Albüm
İçin Tıklayın
Dünya’da tasarım araştırmalarının sonu yok. İnternet
denen bilgi bankasının olasılıkları neredeyse sonsuz.
Tanıdığım, yazıştığım Ed Burnett, Paul Gartside, Nigel
Irens gibi klasik tekne tasarımcıları ile yazışırken ansızın
“Blue Moon”unun üzerine düştüm.
Tasarımcısı Thomas Gillmer doksanlı yaşlarında yakın zamanda
hayata veda etmiş, Amerikalıların ünlü “Pride of Baltimore”
ıskunasının tasarımcısı. Ve tamamen tesadüf eseri olarak
aynı zamanda bir dönem Necati Zincirkıran’a ait olan bizim
denizlerimizin gözbebeği “Neptün”ün de tasarımcısı.
T.Gillmer, 1946 yılında kendi deyimi ile savaştan sonraki
işsizlik dönemlerinde zaman geçirmek için, çok beğendiği,
İngiltere güney sahillerinde Falmouth yakınlarında
kullanılan istiridye balıkçı teknelerinden esinlenerek azami
denizcilik yeteneği ve bu boyda bir teknede yine azami iç
hacim kullanımı öngörerek çizmiş planları.
Yörede “Falmouth Quay Punts” diye adlandırılan bu tekne
“bütün denizlere gider” lakabı ile rüzgâr üstüne uzun
mesafeler kat’edebilir. Sağlamlık ve iç hacim kazanmak amacı
ile tekne ortasında geniş kamara flush deck olarak
tasarımlamış.
TAM BOY 6.99 - SU HATTI 5.99 - EN
2.61- DRAFT 1.24 – DEPLSMAN 3.608 KGS - YELKEN 40 m2
Randa arması, pik yelkeni, bocurumu, trenketesi ve floku ile
çok kolay idare edilemez. Ancak bu yawl arma skiper’a sonsuz
trim olanakları sağlamaktadır.
BLUE MOON amatör yapımcılar için tasarlanmamış ve asgari
verilerle planları çizilmiş olup geleneksel yapım
öngörülmüştür.
Tekne 1946 ta çizilmiş ancak T.Gillmer 1954 yılında ekonomik
olarak belini doğrultabilmiş. Araştırmaları sonunda bu
tekneyi en iyi inşa edebileceğine inandığı Norveç-
Arendal’de Bay Bentzen’e sipariş etmiş.
Blue Moon’lardan biri Azor’lardan Portekiz’e 900 mil yol
yapmıştır. 1956 sonrasında yapılan DANDY, 4 kişi ve bir
bebek mürettebatı ile Camden’den Okyanus geçisi ile
Annapolis’e (3550 DM), aynı tekne San Fransisko Körfezi “Windjammer”
yarışında büyük göller bölgesinde Superior’dan Ontario’ya
yarışmış.
Nihayet internet araştırmamızda Avustralya Brisbane’da son
Blue Moon’un da denize indiğini öğrendik ve fotoğraflarını
edindik.
T.Gillmer, tekne için “İyi eğitilmiş bir hayvan gibi söz
dinliyor, palamarların çözülüp yola çıkmak için alesta
bekliyor. Dalgalar baş tarafta patlarken bana her zaman
dingin bir güvenlik hissi vermiştir” diyor.
Bütün bu araştırmalar ve sonu gelmez yazışmalar sırasında
Yunanistan’a İstanbul’dan giden bir arkadaşla tanıştık.
Birkaç kere İstanbul’da buluştuk. Tuzla’da daha önce “Thalassa”yı
inşa etimiz tersaneye gittik. Pazarlıklarımızı yaptık. 2 kız
kardeş “Blue Moon” 15 Kasım 2007’de kızağa kondu.
Lamine meşeden omurga ve eğriler üzerine 22 mm kalınlığında
60 mm eninde akajou ile kaplandı. Sabit arma yine en az 3
kat lamine ladin. 1.100Kg pik döküm safra beş adet 20 mm
paslanmaz cıvatalar ile omurgaya bağlandı.
Deplasman teknesi olduğundan ve Boğaz çıkışlarında
zorlanmamak amacı ile 14 Hp Yanmar ve 3 kanat pervane ile
tahrik ediliyor. Marinalarda fazla ödemeyi önlemek için
cıvadra ve bumkin içeri çekilir şekilde imal edildi. Kamara
içinde 120 cm eninde geniş bir mutfak bölümü, simetrik 2
yatak, WC, hemen önünde harita masası ile baş kaporta
altında kocaman bir porsun var.
Evet, “ Blue Moon” günümüz moda eğilimlerine ve normlarına
uymayan bir tekne ve arma. Fransızların deyimi ile biraz
”fazla kumaşlı”. Tabii bu fazla iskota, fazla mandar, pupa
palangaları vs vs demektir. Ama her ne olursa olsun çok
“denizci”.Tekneyi tanıyan kullanan herkesin ortak paydası bu
hanımefendinin “salty” olduğu. “Blue Moon” gibi bir tekne
üzerinde her gün, her an, her seyirde insanın öğreneceği
deneyimleyeceği çok şey olmalı.
Denize çıkmak amacımız satın aldığımız tekneyi ona buna
gösterip böbürlenmek, yarışlara girip bir mücadele sonunda
tatmin olmak, tekneyi marinaya bağlayıp kıç havuzda ızgara
yapmak ve nihayet tekne ile sadece Fenerbahçe – Ataköy -
Adalar üçgeninde denize çıkmak değilse ve her deniz gününü
yepyeni dersler çıkartacağımız bir lütuf diye algılıyorsak
Blue Moon biçilmiş kaftandır.
BLUE MOON
Teknik değerleri
|
Imperial |
Metrik |
LOA |
22’
11’’ |
6.98 Mt |
BEAM |
8’ 7’’
|
2,62 Mt |
LWL |
19’ 5’’ |
5.92Mt |
BWL |
8’ 3’’ |
2.52Mt |
BALLAST |
2200 LBS |
997 KG |
DPLM |
7955 LBS |
3610Kg |
SAIL
|
430
SQFT2 |
40 m2-
Pik, Valena ve fırtına yelkeni hariç |
SAIL AREA
TO DPLM RATIO |
17
|
16–18
AVERGAGE |
DPLMT TO
LENGHT |
485 |
308> VERY
HEAVY |
LENGHT TO
BEAM |
2.67 |
|
TEORICAL
HULL SPEED |
5,91 KNOTS |
|
CAPSIZE
RATIO |
1.72 |
<2,0 FOR
OFFSHORE |
BALLAST TO
DISPLMT |
28% |
|
COMFORT
RATIO |
52 |
COLIN
ARCHER 60 |
SINAMA
5.71’lik Golant Gaffer’dan 10 yıl sonra inşası için yola
çıktığım T.Gillmer Amca’nın 7 metrelik Blue Moon tasarımını,
planların elime ulaşmasından sonra çok uzun zaman en ince
ayrıntısına kadar mercek altına alıp çalıştım. Özellikle
tekne kabuğu ve arması konusunda sol omzumdaki kırmızı ve
sağ omzumdaki yeşil küçük adamlarla çok kavga ettim.
İnternet okyanusunda inşa edenler, alıp kullananların yazıp
çizdikleri, birkaç eski fotoğrafı faraşıma süpürüp
aralarından 3–5 keration işe yarar bilgiyi de mantık
kutucuğuma yerleştirdim. Hayalimin peşinden koşmaya karar
verdiğimde biraz daha param olsaydı muhakkak ki Blue Moon
yerine 29 ayak British Channel Cutter’a yapacağımı
biliyorum. Hayat bu aşamada bana Blue Moon’u yapacak kadar
gülümsedi. Büyük teknenin derdi de büyük olur önermesinin ne
kadar doğru olduğunu yıllardır düstur edindim.
Gillmer Amca’nın kendisi için tasarladığı – ki sonraki
yıllarda aynı tasarımı 9 metreye çıkarıp polyesterden imal
edip ticari bir tekne haline getirdi- BM için bir
röportajında "İyi eğitilmiş bir hayvan gibi söz dinliyor,
palamarların çözülüp yola çıkmak için alesta bekliyor.
Dalgalar baş tarafta patlarken bana her zaman dingin bir
güvenlik hissi vermiştir" diyor.

Albüm
İçin Tıklayın
Gerek Tuzla ve gerekse Tirilye seferleri, benim de,
planlarına inanıp yola çıktığım ve denize koyabildiğim bu
1946 yılı tasarımını sınama, deneme, gözlemleme olanağı
tanıdı.
Gerçekten de 6 metre su hattı ile Tayo-Mar olabilecek
alternatif yelken olanaklarından herhangi birinde 3–4 havada
4,5–5 deniz mil sürat ortalamasını yakalayabiliyor. 5–6
havalarda ise bize 6–6,5 deniz mili süratini gösterdi. Bütün
klasik armalarda olduğu gibi rüzgâr üstüne seyirleri çok
sevmemesine rağmen trenket ve flok orsa yakalarının çok iyi
gerilmesi şartı ile 45–50 derece rüzgâr üstüne
seyredebiliyor. Tabii ki çağdaş tasarımlı, rüzgârın
neredeyse gözüne gidebilen tekneler ile karşılaştırılamaz.
Verimli kabul edilebilecek rüzgâr üstü seyri orsa borina.
Yine de bu gidişe biraz burun kıvırdığını kabul etmem
gerek.Buna karşı, su hatlarının mükemmelliği sayesinde apaz,
geniş apaz ve pupa seyirlerde bir kısrak gibi yerinde
duramıyor. Dört ton ağır deplasmanına aldırmadan hafif
havalarda süzülerek, ağır havada ise suyu yarıp geçerek
milleri yutuyor. Tuzla’ya giderken sanaklarda 22–25 knot
havada sadece trenket ve bocurum ile 5,5–6 deniz mili
süratini GPS’den okuduk. Dönüşümüzde ise ana yelken 2
camadanlı, flok ve trenket ile 15–20 knot rüzgârda bize
6–6,5 deniz mili süratini gösterdi. Arması biraz kalabalık
olsa da, ana yelkeni basmak veya camadan vurmak modern
teknelerdeki kadar kolay ve çabuk olmasa da kullanımı çok
basit. Özellikle trenketin bumbalı ve tek iskota ile idaresi
büyük avantaj sağlıyor. Havaya göre bir kere doğru seçilmiş
yelken alternatifinin set edilmesi sonrasında ikide bir
oynamaya, oraya buraya ellemeye gerek kalmıyor.

Tirilye’den çıkıp Bozburun’a giderken 1,5–2 metrelere varan,
zaman zaman bodoslamadan çoğunlukla iskele baş omuzluktan
aldığımız kaba dalgalarda Tayo-Mar tasarım üstünlüklerini
bir kere daha ispat etti. Yabancıların “seaworthy” denizde
emniyetli dedikleri niteliğini gözlemledik. Bodoslamanın
hemen gerisinden başlayıp ta kıç aynaya kadar devam eden
enine kesitlerdeki yüzdürücülüğün dengeli dağılımı hiç de 7
metre modern tasarımlı bir tekne gibi değil. O kaba ve kısa
aralıklarla gelen dalgalarda çırpınmak yerine yumuşak
hareketlerle salınımı bizi rahatsız etmedi bile. Teknenin
içinde hiçbir şey devrilmedi, yer değiştirmedi ve yerlere
saçılmadı. Bir ara baş bodoslamanın suya girdiğini gördüm.
Ama denizler güverteye çıkamadı. Sadece teknenin baş
omuzluğunda patlayan birkaç dalganın serpintisi yüzümüzü
ıslattı.Su üstü kabuk ve kamara yapısının estetik güzelliği
bir yana tekne boyunun 2/5 den aynaya ve 3/5 inden ciddi
olarak bodoslamaya doğru yükselen çakmak (şiyer) hattı kendi
boyuna göre o kadar iyi hesaplanmış ve doğru tasarlanmış ki
tekne gerçekten de tanımında söylendiği gibi “her denize
gider” sıfatını fazlasıyla hak ediyor. Aynanın alt
merkezinin hemen su hattında bitmesi teknenin sağrısını
güçlendiriyor ve fazladan yüzdürücülük sağlıyor. Böylece
kaba denizlerde yol alırken sert vuruntular yerine
hareketleri yumuşuyor.
Her zaman söylediğim gibi marinada bağlı olduğumuz için
içeri aldığımız bastonları sabit kalsa, donatmak için zaman
harcamasak Tayo-Mar tıpkı diğer çağdaş tekneler gibi
palamarlarını çözüp hemen yola çıkabilecek kadar basit bir
tekne. Fazla lüks aramayan, denizde olmak ve çok
alternatifli yelkenlerin zevkini çıkartmak, çok dengeli,
oldukça hızlı klasik armalı bir teknede olmak isteyen iki
kişi rahat seyir masası, ayakta çalışılabilen geniş mutfağı,
sabit tuvaleti ve bol depolama kapasitesi ile bir “Blue Moon”
ile her denize gidebilir. Tayo-Mar ilk uzun seferini yaptı.
Darısı bundan sonraki Marmara geçişi ile Karadeniz'e çıkış
olacak.
Albüm
İçin Tıklayın